Alman Dışişleri Bakanlığı'nın sayfasına hoş geldiniz

Arkeolojik İşbirlği'ne Tarihi Bakış

Makale

Arkeoloji alanında Almanlarla Türkler arasındaki tarihin geçmişi 19. yy.’ın başlarına dayanıyor.

Arkeoloji alanında Almanlarla Türkler arasındaki tarihin geçmişi 19. yy.’ın başlarına dayanıyor. Bu tarih aynı zamanda arkeolojinin genel anlamda en çok bilinen dalı olan kazı çalışmalarının bilimsellik gelişimini yansıtıyor. 

Kazılar, 19. yy.’ın sonuna kadar acemiler tarafından yapılan ve daha çok ilgi çeken değerli buluntuların arandığı girişimler olmuştur. Ancak en geç 20. yy.’ın başlangıcından itibaren yeni eserlerin bulunmasından ziyade orjinal buluntular arasındaki bağlantıların gözlemlenmesi anlayışı ağırlık kazanmıştır.


Troya

Heinrich Schliemann, 1871’de Troya’da Hisarlik tepesinde ilk resmi kazısına başladı. 1890’a kadar çeşitli yerleşim katmanlarını araştırdı. 1893 - 1894 yılları arasında da Wilhelm Dörpfeld araştırmalara devam etti. 1988’den beri Almanya yine Troya kazı lisansına sahip oldu. Prof. Dr. Manfred Osman Korfmann, Ağustos 2005’deki ani ölümüne kadar kazı çalışmalarını büyük bir başarıyla yürüttü. Troya’nın 1996 yılında “Troya Milli Park” olarak ilan edilmesini ve 1998’de UNESCO Dünya Kültür Mirası olarak belirlenmesini, azmiyle tanınan Prof. Dr. Manfred Osman Korfmann’a borçluyuz. Yurt içine ve yurt dışına dağılmış olan Troya eserlerinin sergilenebileceği Troya müzesinin kurulması çabaları halen devam ediyor.

2006 yılından itibaren Prof. Dr. Ernst Pernicka’ya Troya’daki bilimsel çalışmaları sürdürmek için izin verildi.


Pergamon

Carl Humann, 9 Eylül 1878’de Pergamon’daki kazı çalışmalarına başladı. Almanlar ve Osmanlı İmparatorluğu arasında sürdürülen başarılı müzakereler sonucunda daha önce öngörülen buluntu paylaşımından vazgeçildi. Müzakereler sonucu ortaya çıkan ve Bismarck tarafından da destek gören anlaşma, 20.000 Mark ödendiği taktirde tapınak buluntularının Pergamon’dan Berlin’e götürülmesini öngörmüştür. Daha sonraki yıllarda Alexander Conze ve akabinde Wilhelm Dörpfeld çalışmalara devam etti. 1927’den beri de Alman Arkeoloji Enstitüsü, Pergamon’da hem kazı çalışmalarını hem de uluslararası düzeyde dikkat çeken restorasyon projelerini gerçekleştirmeye devam ediyor. 2016 yıından beri kazı çalışmalarına Prof. Dr. Felix Pirson başkanlık ediyor.

Pergamon, 2014 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine dâhil edildi.


Priene, Milet ve Didyma

Klasik Arkeolog Theodor Wiegand, Arkeolog Carl Humann’ın asistanı olarak ilk kez 1895 yılında Priene’ye geldi ve hastalanan Humann’ın yerine kazı çalışmalarını sürdürdü.

Priene, 1899 yılında ortaya çıkartıldıktan sonra 1899 – 1911 yılları arasında antik dünya kenti ve ticaret merkezi Milet’ın bazı kısımları ortaya çıkarıldı.

Didyma’daki ilk kazı çalışmaları 1905 – 1911 yılları arasında yapıldı.

Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün Alman üniversitelerle gerçekleştirdiği işbirliği çerçevesinde her yıl kazı çalışmalarına devam edilen Priene, Milet ve Didyma Türkiye’nin Batı sahilinde yer alan ve turizm açısından da önemli olan antik kentlerdir. Proje başkanları, Milet’te Prof. Dr. Volkmar von Graeve (Bochum Üniversitesi), Didyma’da Prof. Dr. Andreas Furtwängler (Halle Üniversitesi) ve Priene’de Frankfurt/Main Üniversitesinden Prof. Dr. Wulf Raeck’tir.


Hattuşa

Alman Şarkiyat Enstitüsü, asiriyoloji ve çivi yazısı uzmanı Hugo Winckler’i ve Türk arkeolog Theodor Makridi Bey’i Hattuşa’daki kazıları yürütmek üzere görevlendirdi. Orta Anadolu’da geniş bir alana yayılmış olan şehir kalıntıları 19. yy.’da seyahat eden başka araştırmacıların da dikkatini çekmişti. 1906 - 1907’de ortaya çıkarılan çivi yazılı tablet arşivleri, geç bronz çağında Hitit İmparatorluğu başkentinin Hattuşa olduğu konusunda kesinlik kazandırdı. 1931’den beri de Hattuşa’daki araştırmalar Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından Doç. Dr. Andreas Schachner başkanlığında aralıksız olarak sürdürülüyor. Hattuşa, 1986 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edildi. 

1986 yılında Hattuşa UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine dâhil edildi.


“Müze-i Hümayun” adını taşıyan İstanbul’daki imparatorluk müzesinin kurucusu ve Türk topraklarındaki arkeolojinin öncüsü olan Osman Hamdi Bey ile Hugo Winckler ve Carl Humann arasında çok sıkı bir dostluk vardı. Osman Hamdi Bey, 1884’te yürürlüğe giren “Antik Kültür Varklıklarının Korunması Kanunu”nun oluşturulmasına büyük katkı sağlamıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün yürüttüğü eğitim reformaları çerçevesinde 20. yy’ın 30’lu yılların sonu ve 40’lı yılların başında ilk ünlü arkeologlar Alman Üniversitelerinde eğitim almışlardır. Ekrem Akurgal (klasik arkeoloji), Tahsin ve Nimet Özgüç (Ön Asya arkeolojisi), Sedat Alp (hititoloji) ve Halet Çambel (prehistorik arkeoloji) gibi isimleri burada saymak mümkün. O zamandan beri, Türk ve Alman arkeolojisi arasında var olan iyi ilişkilerin sürdürülmesine Türkiye’deki en geniş arkeoloji kütüphanesine sahip İstanbul Alman Arkeoloji Ensitüsü büyük katkıda bulunuyor.


Benzer içerikler

Sayfa başına dön