Alman Dışişleri Bakanlığı'nın sayfasına hoş geldiniz

Geleneksel Ekim Şenliği

Makale

Oktoberfest ya da Türkçe çevirisi ile Ekim festivali, Almanya'nın Bavyera eyaletinin Münih kentinde her yıl Eylül ayının son günleri ve Ekim ayının ilk günlerinde düzenlenegelen 2 hafta süren bir festivaldir. Her yıl yaklaşık 6 milyon kişinin katıldığı bu festival Münih şehrindeki en ünlü olaydır.

Festival, geleneksel olarak, Ekim ayının ilk Pazar gününü de içine alacak şekilde 16 gün sürer. Batı ve Doğu Almanya‘nın birleşmesinden sonra festivalin programı değiştirilmiş ve eğer Ekim ayının ilk Pazarı ayın 1'ine ya da 2'sine denk geliyorsa festivalin süresi ayın 3'üne yani Almanya Birleşme Günü kutlamalarına uzatılmaktadır. Festival, genellikle Almanlarca kısaca “d’ Wiesn” ya da “d'Waasn” olarak söylenen Theresienwiese (Therese Alanı) isimli yerde yapılmaktadır. Festivalin en önemli özelliği biradır ve her sene festival kutlaması, Münih Belediye Başkanının büyük bir ahşap bira fıçısına çeşme çakması töreni ile başlar, Almanlar bu eylemi “O'zapft is!” (Bavyeraca: “Çeşmelendi!”) biçiminde seslendirirler. Bu kutlamalar için özel olarak bir Oktoberfest birası mayalanır ki bu bira hem tat hem de alkol bakımından biraz koyu renkli ve serttir. Bu bira Maß denen bir litrelik özel bardaklarda sunulur ve ilk Maß Bavyera Başkanına ikram edilir. Sadece Münihli bira üreticilerinin bu özel birayı sunmalarına izin verilir ve bu sunum adı Bierzelt olan binlerce kişinin sığabileceği devasa çadırlarda yapılır.

Ayrıca dünyanın diğer ülkelerinde de Oktoberfest kutlamaları adı altında çeşitli kutlamalar da yapılmaktadır.

Kaynak: Vikipedi

Alman birası üzerine

Küçük bira üreticilerinin sayısında patlama

Münih’te her „O’zapft is“ (fıçı delindi) sözlerinin duyulmasıyla birlikte, Ekim Şenliği ve dolayısıyla dünyanın en büyük bira partisi başlar. Şenlikte sadece altı bira çeşidi bulundurulsa da, Almanya çapında bira çeşidi 6.000 ile şimdiye kadarki en yüksek rakama ulaşmıştır.

„Ekim Şenliğindeki meyhaneciler daha önce, biralarını alacakları üreticilerde birayı tadarken, kaliteden emin olduklarını „ahşap fıçıda dinlendirilmiş, ne çok tatlı, ne çok acı, güçlü lezzet, yumuşak içim“ gibi yorumlarla desteklerler. Bu sonbaharda da, aralarında Augustin ve Hacker-Pschorr olmak üzere, altı bira çeşidi bu büyük halk şenliğinde litrelik kupaları doldurdu ve folklorik giysileri tercih eden neşeli ziyaretçiler tarafından doyasıya içildi.

Tabii, bira çadırlarının dışında da bira yok demek değil: Almanya’daki bira tüketimi geçtiğimiz 20 yılda gerçi kişi başına yılda 142’den „sadece“ 107 litreye düştü, ama bunun karşılığında butik biralar giderek daha çok tercih ediliyor Almanya’daki bira çeşidi şimdiye kadarki en yüksek rakamına ulaşarak, halihazırda 6.000’i bulmuştur. 1.300’ü aşan bira imalathaneleriyle, Almanya’da giderek büyüyen butik bira üreticileri sektörü oluşmaktadır. Örneğin, hiç Yukarı Palatina bölgesindeki Friedenfels Saray İmalathanesinin „Karpfentrunk“ (sazan balığı içkisi) çeşidini denediniz mi? Ya da, bu bira ülkesindeki özel şahıslara ait yüzlerce bira imalathanelerinden biri olan Bavyeralı Neumarkter Lammsbräu üreticisinin organik bira çeşitlerini tattınız mı?

Biradaki bu yeni çeşitlilik, bölgesel ürünlere giderek artan talepten kaynaklanıyor. Pek çok sayıdaki lokantanın kendi birahaneleri de bira üreticileri arasında „yeni acemiler“ler olarak yerlerini alıyor. Çeşitliliği denemeyi seven bu işletmeler, yüksek kaliteli bira üretmeye özen gösteriyor. Neden özellikle bu küçük işletmelerin altın suyunun revaçta olduğu sorusuna uzmanların öncelikli cevabı, dünyanın en eski gıda kodeksinin saflık prensibine bağlılık. 1516 yılından bu yana geçerli olan bu prensibe göre, içeriği zengin bu içeceğe koruyucu konulmamalı ve sadece arpa, şerbetçiotu ve sudan üretilmelidir. Bira üretimi Almanya’da halen bir zanaat kabul ediliyor. Tüketicinin çeşit zenginliği (Pils, Alt, Kölsch, Export ve Weizen) ve depozitolu cam şişeleri tercih etmesi nedeniyle, ve nakliye de hesaba katıldığında, büyük fabrikalar kurmak çok karlı görünmüyor. İşte tüm bu nedenlerle yerel bira kültürü giderek gelişiyor. Zaten uzun yolculuklar da insanı fena susatmaz mı?

Benzer içerikler

Sayfa başına dön